22 Haziran 2010 Salı

Aşık Olup Susmak

gerçek bir ömür törpüsü.

senli benli zoraki bir yılışıklıkla yazdığımı düşünme..

ya da durumu kendi amacım doğrultusunda kotarmaya da çalışmıyorum.
gerçek varsa inanç da vardır.. olmasaydı adım yapışkan olabilirdi.. yılışır sana ve daha zora sürüklenen sıradan bir insan olabilirdim.. bu yazılanları sürekli kılmaya çalışıp ortamı sıcak tutmak gibi bir amacım da yok. belki hiçbir şey öğrenemedim bu hayattan ama bildiğim, öğrendiğim en keskin öğreti "birinin tercihlerine saygı duymak" oldu.. senin gerçeğine saygım var.. senin gerçeğin sana ulaşmamı istememen..

zaman zaman "samimi" olmakla "yılışık" olmak arasındaki ince çizgiyi ıskalayabiliyor insan. seni bu menfi düşüncelerimden muaf tutuyorum. başımdan geçen melankoliyi anlatmak sureti ile vijdanımı onarmaya çalıştığımı düşünmen üzücü olurdu. seni bir kez bile rahatsız etmek istemedim. ve yapmadım da.. birinin problemi var ve bu problem okuduğun kadarıyla "sen "odaklı olunca elbette üzülür insan. seni anlayabiliyorum.. yüzde yüz tam manasıyla analiz etmek gibi hünerlerim yok insanları.. seni üzüp vijdanımı seyreltmek asla istemedim.. anlatmak zorunda ya da sana bildirmek zorunda da değildim.. insan acısını bile içinden yaşadığında ancak anlamlı oluyor bu.. hiçbir şekilde gizlim saklım yok senden. bu benim sana karşı şeffaf olduğum anlamına gelmesin..

bu yollar, bu asfalt bu zaman bu dilimi, bu alfabe, bu alfabeyi kullanmaya zorunlu kılınan tüm kurallar yaptırımlar...
öyle içi boş, öyle dayatma ve saçma geliyor ki...

hayatı yaşanır kılmak için çalışmak, sosyal platformlarda bulunma zorunluluğu vasıtalar, mesafeler, yeryüzü, evren.. neslin devam edebilmesini sağlamak için şartlandırılmış koşullar.

bazen öyle umarsızca düz bir insan olabiliyorum ki; hayatı en sığ kulvarda yaşamaya meylediyorum.

açım yemek yemem lazım.
tokum yemeğe gerek yok...

evet. insanın ölen bir organizma olduğu tescilli ise, sevmeler aşık olmalar ne kadar anlamlı olabilir ki? son nefesimizi ne zaman vereceğimizi bilmediğimiz bir maratonun içinde olmamız, elbette alim ya da filozofi fikir üstadları olduğumuzun da anlamına gelmez.. topyekün hayatı çözmek diye bişi yok.. en son nefeste bile öğrenme süreci devam ediyor..

sevmek? aşık olmak? çıkmak? aşk yaşamak?

ben bunları saf bir pişkinlikle aştım diyemem sana.. öğretiler hayatın her safhasında var.. maraton, tünelin ucuna gelindiğinde yanan ışığı görmek adına mutlulukla harmanlanıp sürmesi gereken bir olgu gibi dayatıldı çocukluğumdan beri burnuma..

ve fakat maddi aşkın ötesine geçip manevi aşkı solumaya başlamak öyle müthiş haz verici bir şey ki.. başımdan geçen tam olarak da bu demiyorum sana..

belki de yazmaya çabalıyorken saçmalıyorumdur.. oturmuş nelerden bahsediyor? maneviyat, ölümlü organizma yaşamak sevmek.

bir insan kendini bir şey anlatmak için koşullamış. bu durum sana oldukça itici gelebilir..

yaşananlara saygım var.. yaşayacaklarına saygım var..

"bıktım, öleyim de kurtulayım" gibi fikirleri düşünmem kurtuluş değil biliyorum. neye yararı var ki? "düşüncelerimi çok kolay istismar edebilirdin.. kısaltılmış kelimelerden oluşan net fikirler ifade edebilirdin. her şeyden önce bana zaman ayırmış olmana bile saygı duyuyorum." diyebilir misin bana?

yoksa sen benim kafamda oluşan paradoksun ta kendisi misin?

eğer yazarken içimde herhangi bir ali cengiz oyunu olsaydı, işte o zaman lanet olsundu bana.

saf ve katışıksız olarak bunları ancak sana anlatabilileceğimi hissediyorum. bendeki sıfatın öylesine hoş ki. birine böyle bir derdim var diyemem. "bu seni rahatlacaksa de, bana ne ki?" demen bile olası ve doğal..

ileri görüşlülüğümün içine sıçayım.. pişmanlıklar yakamdaki kravatım gibi benim.. bir hayat inşa etmeye çalışmak, mutlu olabilmenin koşullarını yerine getirmek üçüncü sınıf hatta sınıf dışı bir insanın beklentileri gibi oldu bana. yaram taze ve verdiği acıyla yaşamanın bunu da sana aktarmamım hiçbir faydası olmayacak biliyorum..

benim söylediklerim çok net.. kafalar da karışır, zaman da geçer gider, şüphesiz her şey olacağına varır.. ölen ölür kalan kalır..

acıya donanımlıyım ben. taş gibi sapasağlam karşılarım acıyı diyemem sana. şimdi söylediklerimi duygu sömürüsü klasmanında değerlendirme lütfen..

biliyor musun? kaç geceyi sabah ettim kendimle. kaç sigara içtik karşılıklı ciğerlerimizle? öğretilmişliklere dayanarak konuşursak ben bir baltaya sap olmuş değilim ama buna rağmen beni seven değer veren bir ailem var..

neden biliyor musun? bu kahpe dünyaya kendince tek kazanımı benim onların. benim kazanç olmam nasıl bir ironi biliyor musun? bunları yazmam gereksiz belki de..

seni sevdim.. yani her şey yaşanıyor geçiyor ve "seni sevdim" deyince bitiyor öyle mi?
değil tabi ki değil. öyle yüzeysel olmuyor bu..

bir hayatım var. karşılıksız olarak hiçbir halta yaramasa bile hayallerimden, idealerimden vazgeçebileceğim biri var.. belki de benim olsun hiç olmazsa çabaladım diyebileceğim şey bu olurdu herhalde.. sen canımdan bir parçasın. geldik ve ne zaman öleceğimizi bilmeden yaşlanıyoruz. bişiler için çok geç.. artık o gemi kalktı.. unut gitsin..

nasıl boka sarıyorum bak!

dibe oturmamak için hiçbir neden yok.. tek kazanımım sensin. bedeli ne olursa olsun benim de gerçeğim bu.. s

insan ne için yaşar sorusunun cevabı beni ilgilendirmiyor.. biri için "hayatımı" feda edişim, bu birinin sen oluşu bana yetiyor..

oldu bitti söz vermiştin iyidik güzeldik ama iyidik biz ne oldu falan demiyorum. manası yok..

seni kendinle bırakıyorum. sana dert olmak yük olmak duygusal çöküntü oluşmasına sebep olmak istemiyorum.. al sana keskin bir öğreti daha..

hayat senin hayatın ve tercihlerine saygı duyuyorum..

sana biri iyilik yapabilecekse bu biri kesinlikle yine sensin.. haddimi aşıp senin adına kararlar almak ya da senli benli yaparız yaşarız günümüzü gün ederiz mutlu oluruz, çok severiz, birbirimiz için yaşarız demiyorum..

yalnızca burdayım bi beklenti içinde olduğumu ve daha çok üzülüleceğimi düşünüp aklını bulandırma..

ya da bulandır.

lanet olsun.

seni çok seviyorum.
--



Ekşisözlük yazarı , aynı zamanda sourberry'de Serin Sesler programının sunucusu sefa isimli yazarın entrysidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder