Şimi efendim bilmeyenleriniz ki bu hepiniz olmakta için açıklamak gerekirse ben sporu seven , sporla ilgilenen bi insanım. Veletken her çocuk gibi sabah 9 akşam 8 sokakta top oynar , kafamı gözümü yarar eve gelirdim. Yaşımın ilkokul seviyelerine gelmesine mutabık ailem beni jimnastik sporuna yönlendirdiler , enerjimi atıyım , vücudum esneklik kazansın diye.Tabi şimdi beni tanıyan ve görenler için jimnastik yaptığımı düşünmek ne kadar ütopik anlayabiliyorum ancak öyle değil , valla yaptım.Sonracıma jimnastikten hevesimi alınca büyük hayalim futbola yönelmek istedim ancak o sıralarda ilkokulda bi seçme yapıldı , basketbol seçmesi , o takımda yer alamamak benim über egoma öyle bir dokundu ki (dikkat 8 yaşındayım) basketbola yönelmeye karar verdim iyi de ettim açıkçası.
Çeşitli kurslar , hayvan gibi çalışmalar vs derken o takıma girdim de ben basketbola gerçekten aşık olmuştum , oyunu çok seviyodum blog.Oyunu bana sevdirenler olduğundan böyleydi bu durum , gece saat 3 civarlarında kanal d'de ender bilgin'in o murat murathanoğlu çakması telaffuzuyla latrell sprewell deyişini hala unutmam , unutamam.Neyse efenim daha fazla konuyu dağıtmadan sadede gelmek gerekirse bu oyunda gösterdikleriyle beni kendisine hayran bırakan bir adam vardı : Allen Iverson. Bugünlerde kendisini Beşiktaş'ta izlemek sanırım en çok kıskandığım şeylerin başında gelicek.Zira tüm her şeyi ondan öğrenmeye çalışmıştım bu oyunla ilgili , ilk basketbol ayakkabılarım onun ayakkabılarıydı , sonraki 4 ayakkabımda öyleydi gerçi. (evet sevince bokunu çıkarıyorum)Neyse blog sana demem odur ki benim çocukluğumun hayali Allen Iverson'ı canlı canlı izlemek gerçeğe dönüştü sayılır ancak yine bunu anlatabiliceğim kimse yok , hayat tabi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder