neyse efendim her ne kadar sevmediğiniz şeyler yapsa , sizi üzse , kırsa da anne , annedir. baba da babadır. hayatında görüp görebiliceğin en güçlü erkek babandır. önündeki erkek modeli babandır. ilerde ben de böyle yapıcam ya da ben asla böyle yapmam diyeceğiniz şeyleri de babanızdan görürsünüz , başkası sizi o kadar etkileyemez. o hayatınızda bana bişi olursa beni babam korur dediğiniz , her zaman güçlü duran adamı kalp krizi geçirdiğini duymak sadece bana değil , herkese ağır gelirdi sanırım.öğrendiğimde ankara'daydım. babam nazilli'de kriz geçirmiş , annem izmir'de ablam ise montpellier'de. aileye bak ne kadar da birbirine bağlı (!) ama öyle değil işin aslı. güçlü olmak gerekliliğini , sağlam durma gerekliliğini kafama öyle bir yerleştirdim ki nazilli'ye giderken , tüm sinirlerimi aldırdım belli bir süreliğine , hiç bir şeye tepki vermemeye kararlıydım.neyse gel , git bir sürü uğraşma , gezinme sonucu ameliyat günü geldi çattı. bu süreçte bir sürü şey oldu tabi de bu yazıyı okuyanlar zaten o arada neler yaşandığını biliyorlardır.o güne kadar herkese güçlü durmayı öğütleyen , sağlam durmaya çalışan ben içimde ne var ne yoksa tuttum.
insanlar bana hep sen içinde tutup tutup bir anda kinini nefretini kusuyorsun derler , aslında ne kin ne nefret beslemem kimse için. sadece yeri geldiğinde unuttuğumu sandıkları şeyleri insanların suratına söylemekten çekinmiyorum , genellikle de mahcup olup bakamıyorlar suratıma , neyse , çok fazla neyse..
ameliyata girerken o güçlü duran , ömrünüz boyunca zayıf görmediğiniz babanızın korktuğunu görmek sanırım bugüne kadar yaşadığım en kötü hissiyattı. ne o bu şu hiç bir şey o kadar kötü hissettirmedi bana şu güne kadar. gözümüzün önünden gitti ve biz gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz geriye. şu anda bunu yazarken hala ağlayabiliyorsam ki kolay yaptığım bir şey değil son zamanlarda o hissiyatın ağırlığındandır.ameliyata gittikten sonra babam , koyverdim gitti bende. rahatladım biraz ama ben rahatlasam ne yazar ? babam içerde , göğsünün ortası yarılmış kalbi durdurulmaya hazırlanıyor. düşününce böyle o zaman hissettiklerimi gerçekten hiç ama hiç tahmin edilemeyecek bir şeymiş hakikaten. insan başına gelmeden anlamaz derler böyle şeyler için , hakikaten öyle.
neyse 4-5 saat bekleyişin ardından mutlu haberi aldık , hayatımda hiç bir şeye bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. öyle bir mutluluk , öyle bir rahatlama yok okuyucu.şu blogu açtığımdan beri ilk defa ne hissettiğimi bu kadar açık ve rahat yazabiliyorum. ben gerek normal yaşantımda gerek buraya karaladıklarımda , ne düşündüğümü , ne hissettiğimi anlatabilen birisi değilim. çoğu şeyi kendi içimde yaşayıp , büyültmeyi , küçültmeyi seviyorum. ne yapayım ben de böyle yaratılmışım (!)
neyse son satırlarımı şu konuya ayırmak isterim ; buraya yazmanın bir şeyleri değiştiriceğinden değil ama siz okursanız ve gerçekten benim hissettiklerimin doğru olduğuna inanıyorsanız ; hayatınızın bir döneminde yer etmiş , değer vermiş olduğunuz kişiler benim durumuma düşerse , mutlaka ama mutlaka yanında olduğunuzu hissettirin ona. bu çok garip bişi , başına gelmeden önce bir çok insan farklı düşünebilir , kin besler , nefret eder vesaire vesaire.. bunlar gündelik hissiyatlar , sizin yaşantınızı belirleyen tercihler ; kimse de size gelip sen nası böyle yaparsın lan diyemez merak etmeyin. ama yoğun bakım kapısında , ameliyat kapısında telefonunuz çaldığında , insanlar yanındayım , yapabiliceğim bişi varsa söylemekten çekinme dediğinde doğru dürüst teşekkür edemeseniz bile onlardan güç alıyorsunuz. acizliğinizi biraz olsun atıyorsunuz üzerinizden. dediğim gibi ; tanrı , allah , yaratıcı kader diye bir şey varsa , bizim önceden yaşayacaklarımızı belirliyorsa , kimseyi o hastanelere , o durumlara düşürmesin. hadi bana eyvallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder